y.ç'den iç döküşe geçiş
Ben her anın bir kokusu olduğuna inananlardanım. Ya da benim için bu böyle. Genellikle de bana acı veren anların, anıların keskin kokusunu alırım hep. Mandalina kokusu... işte bu benim ilk kokulu anımın o can yakıcı kokusu. Sanırım 5-6 yaşlarındaydım ve annemle anasınıfına kaydolmak için bir okula gitmiştik. Ben kendimden geçmiş bir şekilde etraftaki asla sahip olamadığım ve olamayacağım oyuncaklara bakarken annem ve öğretmen konuşuyorlardı o sırada bana da bir mandalina vermişti öğretmen. Bir yandan mandalinayı soyuyor bir yandan da burada oynayacağım oyunları hayal ediyordum. O küçücük sandalyeye oturup boyumun yettiği masada oyun hamurlarıyla oynayacaktım. Renkli boya kalemlerim olacaktı, resim çizecektim. Top havuzu gibi bir şey vardı hayatımda ilk defa gördüğüm, belki onun içine de girecektim. Aslında doğruyu söylemek gerekirse top havuzu bu anıma ait olmayabilir. Onu başka yerde görüp hiç girmediğim için bu anımla birleştirmiş olabilirim. Belki bir gün anne olursam çocuğumla oynama bahanesiyle ben de tadını çıkarırım. Her neyse konudan bayağı uzaklaştık. Annem öğretmenle konuşmasını bitirip eve gittiğimizde ona ne zaman başlayacağımı sormuştum, keşke hiç sormasaydım. Başlamadan önce alınması gereken bir ihtiyaç listesi ve her gün özel beslenme listesi hazırlamamız gerektiği için gidemeyeceğimi söyledi. Keşke babam yanımızda olsaydı diye düşündüm ama anneme bir şey diyemedim. Ve ilk hayal kırıklığını, hevesin kursağında kalma olayını o zaman yaşadım. Çocukluğum orada başlamadan bitti aslında bunu çok sonradan farkettim. Geri kalan anılar da güzel değil bu yüzden yazmayacağım. Birçoğunuza bu anı, ya biz de gitmedik ne var bu kadar büyütecek diyebilirsiniz ama hiçbir şeyi bununla belirleyemezsiniz. Bu anıyı yazma sebebim benim kendimi bulma ve iyileştirme sürecimde çocukluğumu iyileştirmem gerektiği oldu. Belki bazılarınıza yardımım dokunabilir diye yazmak istedim. Asla hatırlamak istemediğim birçok anıyla yüzleştim. Kendi içimde hem kendimle hem de anne ve babamla çok konuştum. Bazen affettim bazen de vazgeçtim ama en sonunda kabul ettim. Beni geçmişten çıkarıp ileriye gitmeme engel olan şey aslında affetmemek değil kabul etmemekmiş. Hayatında en yakının ailen olmasına rağmen bazen onlar tarafından anlaşılamazsın. Ve anlaşılmanın imkansız olduğunu anladığın halde devam etmek biraz zaman kaybı olur. Neden sen değil de ben senin annen oldum sorusunu soramadım bile. 14 yaşına gireli henüz birkaç ay bile olmamışken tek düşündüğü 'Los ricos tambien lloran' yani Türkçe çevirisi 'Zenginler de ağlar' olan Brezilya pembe dizisindeki Mariana ve Luis Alberto'nun aşklarını özgürce yaşayıp yaşamayacakları. Bir gece yine gelen misafirlere hızlıca çayı yapıp komşuda Marianna'yı izleyecekler. O Marianna ve Luis'i düşünürken kendi istemesi olmuş bile. Sonrası işte 15 yaşında ilk annelik deneyimiyle devam edip giden yıllar. Bir ara da ben olmuşum. Güney Doğu kültüründe ilk kız çocuğu olmak... bunun en kötü diğer versiyonu recm edilmek diyeyim siz anlayın. Seni yavaş yavaş öldürüyor. Neyse daha doğudakilere haksızlık etmeyeyim. Ben daha modernleşmeye yatkın olan bir ailedeydim bu da benim en büyük şansım oldu. Çocukluğumu feda ettim ama yetişkinliğimi kazandım. İşte buradayım. Üniversiteye gittikten sonra babamın ''Benim senin için yapabileceklerim bu kadar, dünyanın anahtarını sana veriyorum istediğin kapıyı açabilirsin'' demesiyle özgür olma yolculuğum başladı. Geldiğim yeri unutmadım ama olduğum yeri daha çok seviyorum. Bir ara şunu farkettim dışarıdan göründüğümde biri benim için tüm renklere sahip olduğumu söyleyebilir. Dans etmeyi, gezmeyi, hayvanlarla konuşmayı, bir köpekle oynamayı, bir kediyle şakalaşmayı ,yaşlılarla vakit geçirmeyi, yağmurun altında ıslanmayı, herkese şakalar yapmayı, çocuklarla eğlenmeyi, dalış yapmayı, kayak yapmayı, sesim çok kötü olsa da şarkılar söylemeyi seviyorum. Ama içimi bir görseniz orada tek bir renk var siyah bile diyemem simsiyah, orada hiçbir renk barınamıyor. Acının tek rengi olan siyahı tüm karanlığıyla içimde saklıyorum. İşte bu yüzden hiç kimseyi dışarıdan görünenle tanıma gafletinde bulunmayın. Ama ben içimi o sinsi siyahtan kurtaracağım. Buna çocukluktan başlamaya karar verdim, kimseyi suçlamadan çocukluğuma çok görülen şeyleri kendim veriyorum.Bir başkasının ağzından çıkan iki çift sözü beklemeden veya yargılanma korkusu olmadan ne istiyorsam onu yapmak istiyorum. Bu yolculuğumun çok adı olacak sanırım bugün de içimdeki renklere doğru diyelim mi?
-iç döküş
Yorumlar
Yorum Gönder