sohbet tadında
Hallo Leute!
Bugün biraz sohbet tadında geçirelim bu bloğu. 3 gün sonra Almanya’da 4. ayımı geride bırakacağım. Zamanın hızıyla ilgili konuşmayacağım. Zaman bir tek ben küçük çocuklarla çalışırken bu kadar hızlı geçmiyor haha neyse meslek değiştirme sürecinin tatlı telaşları diyelim. Hayat cidden çok garip ( geldiler yine garipseme perileri ) covid döneminde o kadar yıprandığımı hissetmiştim ki, yani o zamanlar meslek değiştireceğimi hayal bile edemezdim. Hayatın bir diğer cilvesi de yoğun bakımda meslek hayatına başlayıp kreşte devam etmek. Bunu hala aklım almıyor. 5 yıl boyunca hayatının son dönemlerini yaşayan insanlara eşlik ettim. Ve işimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım ama yine de sanki ben de hep onlarla birlikte ölüme yakındım. Anın içinde kalamıyor sadece geçmişi ve sona yakın olan geleceği düşünüyordum. Her ne yaparsam yapayım kendi yaşımın tadını çıkarmakta zorlanıyordum. Uzun bir süre anksiyeteyle bile savaştım bu yüzden. Sevdiğim birine ulaşamayınca hep en kötüsü düşünürdüm. Neyse hastanede çalışmak ve özellikle yoğun bakımdaysan tüm yaşamını geri dönüştürülemeyecek şekilde değiştiriyor. Yaşadığım her şeye minnettarım ama şu an daha iyi hissediyorum. Yoğun bakım hemşireliğinden istifa edip Almanya’da Sosyal Pedagog olarak kreşte çalışınca ister istemez kendimi çalışmıyormuş gibi hissediyorum. Herkese zor gelen şey bana kolay geliyor. Arkadaşlar bize Türkiye’de ya da Kıbrıs’ta ne yaşatıyorlar ya 🥲 32 saat süren çalışma saatlerim, uğradığım mobbingler, hastayken bile çalışmak zorunda olmam ve asla emeğinin karşılığını alamaman. Hayat gerçekten bize adil değilmiş. Cehennem’den Cennet’e erken geçiş yaptım yine de haha iş dışında kimsenin sana ulaşmaması, işe saatinde gelip saatinde çıkabilmek, sadece kendi görevlerini yapmak ve en önemlisi bunun karşılığını alabilmek. Ya ben hiçbir zaman bunları keşfetmeseydim, yaşamımı sadece bir ev alabilmek için harcasaydım… yeni insanlar tanımak, yeni kültürler tanımak, dünyayı gezmek gibi isteklerim sadece hayalden ibaret kalsaydı peki. Kıbrıstayken kendimi bir fanusun içinde gibi hissediyordum. Sadece hayal kuruyordum, çabalıyordum her defasında da olacak gibi olup olmuyordu. Bu döngü hiç kırılmayacak diye düşünüyordum. Bazen kendimi 55-60 yaşlarında hayal ediyordum. İşte ben de gençken yurtdışına gitmeyi çok istiyordum ama bir türlü gidemedim. Hayatta en çok korktuğum şey o noktada olmak gibi geliyordu. Neyse ki o döngüyü kırdım. Korkularım bitti, anksiyetemden kurtuldum. Artık gelecekte pişmanlığını yaşayacağım her şeyi geride bıraktım. Ne olacağını bilmediğim ama ne istediğimi bildiğim yeni bir hayata adım attım. Bugünlük benden bu kadar. Evin’le sohbetin sonuna geldiniz. Buradan çok sıkı bir okuyucumu da anmak isterim.
Selam olsun Los Angeles’a 😌😚
Tschüss👋
Yorumlar
Yorum Gönder